Yakın çevrem ve gönül dostlarımın da değerli fikirleri
sayesinde, blogumu mini atölyemde yapıp satışa sunduğum ürünlerin ve
mutfağımdan çıkan lezzetlerin birleştiği bir blog olarak devam etmesine karar
verdim. InşaAllah bundan sonra GiSi’ye ait birçok paylaşımla sizinle olacağım…
Mutfağa karşı hep şöyle bir düşüncem vardır:
Mutfakta, öyle bir iksir var ki, bu iksirden hayatındaki ilk
yumurtayı kıran da ya da ilk makarnasını yapan da ya da buna benzer bir durum
yaşayan herkes de mutlaka ama mutlaka içiyor.
Bu iksir, kimine öyle tesir ediyor ki, mutfağın büyüsüyle
başını döndürüyor, daha çok içine girmek istiyor, daha değişik daha çok
reçetelerle haşır neşir olmak istiyor.
Fakaat, kimisini de öyle bir etki bırakıyor ki, mutfaktan
bir daha hiç girmek istemezcesine soğutuyor. Yemek yapmak tam bir kâbusu
oluyor.
Mutfaktaki bu iksirin etkisi bende, ilk anlattığım tablodaki
gibi oldu aynen.
Herkesin mutfakla olan ilişkisinin başlamasının bir hikayesi
vardır. Benim hikayemi de sizlerle paylaşmak isterim.
Ortaokula başladığım yıl, ilk kekimi yaptım. Tabi ilk kekimi
yaptım dedim ama yenilebilir ilk kekimi o yıllarda yapmıştım.
Ondan öncesinde, çok daha ufak olduğum yaşlarda, canım
anneciğimi delirtmek pahasına da olsa, mutfağa girer, kendimce uyduruk uyduruk
şeyler yapar, tezgahın üstünde bulduğum çeşit çeşit baharatlarla, dolaptan
bulduğum unla şekerle içeceklerle ve daha elime ne geçtiyse hepsini karıştırır,
kendimce poğaça yapmak için uğraşır, zorla bunu fırında pişittirmeye
çalışırdım. İşten gelen babam da, beni kırmamak için bunun tadına bakardı :)
Anne baba olmak zor zanaat diye boşuna söylenmediğinin bir
kanıtı aslında :)
Evet, bu gidişle bir an önce tarifi vermezsem, kim bilir
daha neler neler anlatacağım. :)
Lafı daha fazla uzatmadan tarife geçmek istiyorum.
Mümkün olduğunca tarifleri, detaylı bir şekilde, bol
fotoğraflı, adım adım anlatmaya çalışacağım ki, akıllarda oluşabilecek soru
işaretlerini en aza indirebilirim belki diye.
İlk tarifimiz, ev usulü kuzu tandır.
Benim, kırmızı etle çok fazla aram yoktur. Bu nedenle
kırmızı eti, ya kıyma şeklinde ya da lime lime olmuş, çatalınız değdiği gibi
dağılan lokum gibi pişmiş şekliyle tüketmeyi seviyorum. Eğer sizde bu şekilde
seviyorsanız, bu tarifi hiç tereddütsüz önerebilirim. Ayrıca, misafir soflaralarınız için de hem adıyla hem tadırla misafirlerinize sunmaktan çekinmeyeceğiniz bir yemek.
Malzemeler:
- 1 kilo parçalara ayrılmış kuzu kol
- 2 adet orta boy soğan ya da 5-6 adet arpacık soğanı
- 4-5 adet defneyaprağı
- 2 çay kaşığı tane karabiber
- 1 yemek kaşığı tereyağı
- Tuz
İlk önce, etlerimizi 1 yemek kaşığı tereyağı koyduğumuz tavada önlü arkalı orta ateşte mühürlüyoruz . Bu aşamayı, etlerin içindeki suyun muhafaza olmasını ve tereyağının nefis lezzeti ile bütünleşmesi için yapıyoruz.
Tavada etlerimize uyguladığımız işlem bittikten sonra, etlerimizi tenceremize alıyoruz. Soğanı, dilediğimiz baharatları, tuzunu ve etlerin üzerini geçmeyecek kaday koyduğumuz sıcak suyla birlikte yaklaşık 3 saat, ocağınızın en kısık ayarında ağzı kapalı şekilde pişiriyoruz.
Eğer suyu yetmezse ilave ediyoruz fakat artarsa da tabiki et suyumuzu başka yemeklerde değerlendirmek için buzlukta yada hemen kullanacaksanız buzdolabınızda muhafaza edebilirsiniz.
Ve son işlem olarak, lokum gibi pişen etlerimizi ocaktan alıp, dayanıklı fırın kabımıza koyuyoruz ve 200 derece üzerine folyo örterek 30-35 dk pişiriyoruz.
Bu eşsiz nimet biraz zaman alsada, inanın bana bu zahmete değiyor :)
Afiyet olsun...
Et yemekleri konusunda tam bir acemiyim..:(
YanıtlaSilTarif çok güzel, düdüklüde olur mu acaba..:)
Estafurullah, bu kadar tarif yayınlayan biri olarak kendinize haksızlık etmeyin lütfen.
SilBende sonuçta aciz bir acemiyim.
Elbette düdüklüde de olur fakat et ne kadar ağır ateşte pişerse, o kadar lezzet kazanıyor.
Düdüklüyü mümkün mertebe mutfakta pek az kullanırım ben. Genelde bakliyat haşlamalarında ya da acil misafir gelmesi durumunda yemeği pişirmek için kullanırım. Onun dışında kullanmaktan kaçınırım. Çünkü ne olursa olsun, orjinal lezzetini kaybediyor gibi gelir her zaman bana.
Umarım yardımcı olabilmişimdir.
Sevgilerimle...
günaydın,kararınız hayırlı olsun bu bizlere yarar mis gibi kokan yemeklerle karşılaşırız,Kuzu tandır bayılırım...kolay gelsin...Sevgiler
YanıtlaSilSizede günaydın.
SilÇok teşekkür ederim.
Muhabbetlerimle...
Canım merhaba beni izlemeye almışsın teşekkür ederim.Bende hemen ziyaret etmek
YanıtlaSilistedim ve izlemeye alıyorum.Ellerine sağlık nefis olmuş.Bende beklerim sevgiler...
Çok teşekkürler.
YanıtlaSilSevgilerimle...
Canım hoşgeldin safalar getirdin.
YanıtlaSilNe iyi ettin dekatıldın aramıza:)
Peçeteliklerine yemeğine bayıldım:)
Nice nice güzel paylaşımlarına tanık olmak dileğiyle..
Hoşbulduk, asıl siz zahmet edip de geldiğiniz için safalar getirdiniz :)
SilBu sıcak yorumunuz ve içten temennileriniz beni çok mutlu etti.
Kalpten kalbe yol vardır derler, buna en çok inanlardan biri de benim.
Güzel muhabbetler dileğiyle...
Mımmm nefis olmuş,lokum gibi..Blogunu çok sevdim,seni izlemeye aldım..Banada beklerim..sevgiler nurşen..nurlumutfakta.blogspot.com
YanıtlaSilÇok teşekkürler Nursen hanım, beğendiğinize çok sevindim.
SilSevgilerimle...
Blogunuz hayırlı olsun:))
YanıtlaSilCok lezzetlı duruyor
Çok teşekkürler Pınar hanım.
SilBeğenmeniz beni mutlu etti.
Sevgilerimle...
Hayırlı olsun canım..
YanıtlaSilEt sever olarak dayanılmayacak güzellikte bir görüntü..
Ellerine sağlık.
Sevgiler.
Çok teşekkür ediyorum.
SilSevgi ve muhabbetlerimle...
ENFES GÖZÜKÜYOR ELLERİNİZE SAĞLIK
YanıtlaSilHAYIRLI SABAHLAR
Kusura bakmayın lütfen cevabım gecikti.
SilTeşekkürler.
Muhabbetlerimle