KELEBEK OLMAK KOLAY DEĞİL…
Çocuğun birisi sekropia denilen bir tür güve kozalarını topluyor ve bahar gelince, güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayret ve ilgi ile seyrediyordu.
Fakat güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri gayret, çırpınma karşısında da içinde bir acıma hissi gelişiyordu.
Babası bir gün, bu böceklerin bir tanesinin kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesti. Fakat sonuç şaşırtıcıydı; çok geçmeden Kelebek öldü…
Baba, bu hadise üzerine oğluna şu hayat dersini verdi;
“Oğlum, bu böcek kozasından dışarı çıkarken sarf ettiği gayret neticesinde, vücudundaki zehri dışarı verir. Eğer o zehir dışarı verilmezse böcek ölür. Aynı zamanda, bu çırpınışlar sayesinde ilerde kendisi için çok gerekli olan kaslar güçlenir.
İnsanlar da, daha güçlü, daha dayanıklı ve daha iradeli olmak ve böylece istediklerini yapabilmek için önlerine çıkan zorluklarla mücadele ederek olgunlaşır, gelişir ve güçlenir.
Eğer insanlar, arzularına kolayca ulaşırlarsa, karakterleri zayıflar, adeta, içlerinde bir şeyin ölmüş olduğunu fark ederler"...
Herkese hayırlı güzel hafta sonları diliyorum...
Klasik lezzetlerdendir lahana dolması. Nedendir bilmiyorum ama klasikleşmiş, senelerdir bıkmadan usanamdan yaptığımız tarifler, daha bir mutlu ediyor beni.
Her ne kadar farklı lezzetler peşinde olmayı sevsem de, yıllardır damak tadlarımızı coşturan tarifler, hiç bir zaman yeni lezzetlerin yerini tutamaz.
Lahana dolmasının en sevdiğim yanı, yaprak sarmasındaki gibi sarımı meşakkatli değildir. Sararken hem daha çabuk sarılır hem de kalem gibi olması için bir uğraş gerektirmez.
Sadece bir sevimsiz tarafı vardır, o da bilindiği üzere, lahana yapraklarının haşlanma kısmıdır. Eee her gülün bir dikeni vardır misali, her güzel lezzetin mutlak bir uğraştıran yanı oluyor elbette.
Bizim ailede, lahanayı asla sarımsaklı yoğurtsuz yiyemem diyen sadece bir ben varım. Hatta üzerine birde kuru nane serptim mi, off deymeyin keyfime :)
Gerçi ben sarımsaklı yoğurt döktüğüm hemen hemen birçok şeyin üzerine nane serperim.
Siz de benim gibi misiniz?
Malzemeler:
- 1orta boy lahana
- 300 gr. kıyma
- 2 soğan
- 1 buçuk su bardağı pirinç
- Yarım demet maydanoz
- Yarım demet dereotu
- 2 tatlı kaşığı nane
- 1 buçuk yemek kaşığı salça
- Yarım yemek kaşığı biber salçası
- 1 buçuk çay bardağı sıvıyağ
- Karabiber
- Pul biber
- Tuz
- Lahananın tek tek ayırdığınız yapraklarını, kaynayan suda yumuşayana kadar (erimemesine dikkat edin) haşlıyoruz.
- Kıymalı harcı için; soğan, dereotu ve maydanozu ince ince doğruyoruz. Lahanamızın içi pişmeyeceği için, bir kapta diğer tüm malzemelerle birlikte karıştırıyoruz.
- Fotoğrafta gördüğünüz boyutlarda kesiyoruz yapraklarımızı.
- Yaprağın buyuna göre iç harcımızı koyuyoruz ve sarıyoruz.
- Tenceremizin en altına, artan kalın yapraklı lahanalarımızı seriyoruz ki yapışmasın dolmalar dibine diye. Sonra, lahanalarımızı itinayla yerleştiriyoruz.
- Lahanaların üstüne, artan lahananın sert yapraklarından koyuyoruz. 1 bardak su döküyoruz.
- Tencere boyutuna yakın bir tabağı koyup hafifçe bastırıyoruz sıkışsınlar ve dağılmasınlar diye. Buarada bire bir aynı boyut olmasın koyacağınız tabak, bu sefer çıkaramazsınız tabağı. 1-1buçuk bardak
- Kısık ateşte pişiriyoruz.
Afiyet olsun efendim...
***Kelebek hikayesi, internetten alıntıdır.
*** Anneciğime, birkez daha teşekkür etmeden geçmek istemedi. Yaptığımız yemeğin ortasında kalkıp fotoğraf çekmeme ve bir de yetmiyormuş gibi bana modellik yapmaya bıkmadan usanmadan hayır demeyen, yardımcı olan annemin ellerini ne kadar öpsem azdır. Rabbim hiç bir zaman eksikliğini göstermesin. Seni çok seviyorum bidenem benim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hakaret ve benzeri kalp incitici sözler olmadığı müddetçe, yorumlarınızın benim için çok özel ve değerli olduğunu belirtmek isterim.
Her türlü soru ve önerilerinizi yanıtlamak ise benim için ayrı bir keyif.
Sevgi ve baki muhabbetle...